Tıpta en sık karşılaşılan şikayetler arasında yer alan baş dönmesi (vertigo), genel nüfusu yüzde 20-30 oranında etkiliyor. Kadınlarda erkeklere oranla 1,5 kat fazla görülüyor. Uzmanlar, pandeminin de vertigo semptomlarını tetiklediğini belirtirken, geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen araştırmalarda dünya nüfusunun yüzde 10’unda vertigo semptomlarının görül- düğü ifade ediliyor. ‘’Dünya ile benzer bir sıklıkta rastlanan bu bulgulardan yola çıkarak, Türkiye’de de yaklaşık 8 milyon kişide vertigo görüldüğü söylenebilir’’ diyen Uluslararası Vestibüler Derneği Başkanı Prof. Dr. Nuri Özgirgin, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bu sorunla ilgili merak edilen noktalara değindi. İşte açıklamaları:
HASTA ÖYKÜSÜ ÇOK ÖNEMLİ
Sıklıkla hastalarıma “ne yakınmanız var?” diye sorduğumda, verdikleri yanıt “bana vertigo tanısı kondu” olmaktadır. Vertigo baş dönmesi demektir. Ancak sanıldığı gibi basit bir tanımlama değildir bu. Baş dönmesi çok genel bir terimdir. Çok farklı tipte (ve nedeni farklı olabilen) baş dönmesi duygusunu içine alır. Dolayısıyla bizlerin yalnızca “baş dönmesi” yakınmasıyla bir sonuca ulaşabilmemiz mümkün değildir. Baş dönmesi yakınması olan hastanın tanısına ulaşmamızda bizler için halen en geçerli yöntem hastanın öyküsü yani hastanın yakınmalarının detayları ve hikayesidir. Bunun için hastaya yeterli zaman ayrılması gerekir. Bu aşamada baş dönmesinin neye benzediğini, nasıl bir duygu olduğunu (çevrenin dönmesi tarzında rotasyon hissi, sersemlik hissi, yerin ayağın altından kayıyormuş hissi, havada yürüyormuş hissi, dengesizlik hissi gibi) öğrenmek isteriz. Bunların her biri farklı anlama gelir ve farklı bir hastalığın bulgusu olabilir.
Psikolojik ve kaygıların neden olduğu baş dönmeleri ön sıralarda
Baş dönmesi nedenlerine göre sıklık sıralaması son 20 yılda değişiklik göstermiştir. 1900’lü yılların sonlarında iç kulak hastalıklarının yarattığı baş dönmeleri öncelikli sıklıkta ifade edilirken günümüzde değişen yaşam koşulları, sosyal ve iş yaşamının yükü, hastalıkları daha iyi anlamamız ve tanılayabilmemiz sonucunda psikolojik ve kaygıların neden olduğu baş dönmelerini ön sıralara getirmiştir. Keza migren hastalığının bir iç kulak sorunu gibi denge organını etkilemesi ve bunun sıklığının farkındalığı bu grup baş dönmelerinde de öncelik sağlamıştır. Özetle günümüzde en sık görülen baş dönmesi nedenleri; kristal oynaması diye adlandırılan pozisyonel baş dönmeleri, kaygıya dayalı postüral dengesizlik (psikojenik dengesizlik) ve vestibüler migrendir (Migren hastalığının iç kulağı tutan hali). Kristal oynaması hareketle tetiklenir, meniere hastalığında sigara, kahve, stres ve çok tuz tüketmek tetikleyici olur, vestibüler migreni çok çalışmak, yorgunluk, parlak ışık; vestibüler nörinitiyi (iç kulaktaki denge sinirinin iltihaplanması) ise viral enfeksiyonlar tetiklemektedir.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Baş dönmesi olan hastalar genel bir korku içindedir. ‘’Hastalığım düzelmeyecek mi’’ kaygısını yaşarlar. Baş dönmesi yapan hastalık ne olursa ve hangi aşamasında olursa olsun sorunun çözümü vardır. Baş dönmesinin tedavisi tanı odaklı olmalıdır. Hastalıkların oluşum mekanizmaları daha iyi anlaşıldıkça kesin tanıya yaklaşım kolaylaşmakta ve tanıya özgün tedavi kolaylaşmaktadır. Örneğin kristal oynaması yer çekimine bağlı dengemizi sağlayan merkezden kopan parçacıkların hareket halindeki dengenizi sağlayan kanallara kaçmasıdır. Bu kanallardan her iki tarafımızda 3’er tane vardır. Üstelik bu kristaller kaçtığı kanalın neresinde ise farklı tedavi uygulanır. Sadece kristal oynaması için tanımlanmış 10’un üzerinde farklı manevra vardır. Günümüzde “vestibüler rehabilitasyon” olarak adlandırılan denge rehabilitasyonu birçok denge sorununda kilit rol oynamaktadır. İlaç tedavisi keza baş dönmesine neden olan hastalıkların hemen hemen tamamında ilk başvurulacak yöntem olarak durmaktadır.
GÜNDEM
12 Aralık 2024SPOR
12 Aralık 2024GÜNDEM
12 Aralık 2024SPOR
12 Aralık 2024SPOR
12 Aralık 2024GÜNDEM
12 Aralık 2024GÜNDEM
12 Aralık 2024